Ana içeriğe atla

Batı Cephesi

Birinci Dünya savaşının sonunda Osmanlı devleti Mondros ateşkes antlaşmasını imzalayarak savaştan yenik ayrılmıştı. Mondros ateşkes antlaşmasının maddeleri gereğince Türk ordusunun silah ve cephanesi elinden alınacak, tüm askeri personeli 50.000 ile sınırlandırılacak. 

Bu durum karşısından Osmanlı Genelkurmay Başkanı ordunun yeniden düzenlenmesi gerektiğini söyledi ve 9 kolordu ve 20 tümen halinde örgütlenmeyi kabul ettirdi.16 Mart 1920’de İstanbul resmen işgal edildi ve Ankara da Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılması ve Osmanlı devletinin genel kurmayın kurduğu kolordu ve tümenin önemi kalmamıştır.

Yunanlılar Ege de ilerlemeye başlayınca  bazı askeri birliklerden karşılık geldi. Yunanlılar karşısında 17. kolordunun 56. Tümeni hiç karşı koymadı.bir kısmı Yunanlılar tarafından esir alınmış bir kısmı ise terhis edilerek bırakılmıştır. Yunan ordusuna karşı Kuvayi Milliye harekatı kurulmuştur. Kuvayi Milliye harekatı zayıf askeri birliklerden oluşmaktadır. 

Kuvayi Milliye ruhu belli bir süre sonra yayılmaya başladı ve halk hep birlikte savaşmaya karar verdi. Müdafaa-i hukuk örgütleri Kuvayi Milliye ye asker ve para sağlama işini üstlendiler. Böylece Ayvalık, Salihli, Denizliye kadar yunanlılara karşı Kuvayi Milliye cephesi  kuruldu.

Mustafa Kemal o sırada Havzada idi ve Kuvayi Milliye ile ilgilenerek birliklere gönderdiği emirlerde her işgal eylemine karşı halkın silahlandırılarak karşı konulmasını bildirmişti. Kuvayi Miliyenin büyük bir kısmını efeler ve Ethem'in emrindeki askerler oluşturuyordu.

Mustafa Kemal Sivas kongresinde Kuvayi Milliye'nin örgütlenmesi gerektiğini söylemiş ve 9 eylül 1919 da Ali Fuat Paşaya "Batı Anadolu Genel Kuvayi Milliye Komutanlığı" görevini vermiştir.

Ali Fuat Paşa başarılı olamadığı için 23 ekimde Albay Refet bey gönderildi ve bir rapor hazırlayarak uzun süre batı Anadolu cephesinin komuta altına alınamayacağını bildirdi ve batı cephesi albay refet bey komutasına verildi.
22 haziran 1920 de yunanlıların saldırısı üzerine Balıkesir ve Bursa düştü. Türkiye büyük millet meclisin de büyük tepkiler oluştu ve komutanların cezalandırılması istendi. 

Mustafa Kemal komutanlar yüzünden değil asker,silah ve mühimmat olmadığı için düştüğünü söylemiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi gerçek bir ordunun kurulması ve Kuvayi Milliye'nin düzenli ordu haline dönüştürülmesini söyledi. Meclisin kararı ile düzenli ordu kuruldu. 

Fakat batı cephesinde düzenli ordunun kurulmasını engelleyen 2 sebep vardı. 1. Firar olayları 2. Kuvayi Milliye örgütleri ve Ethem'in kuvvetleriydi. 1. Dünya savaşında 300.bin civarında asker kaçmıştır. Savaşın doğurdu ekonomik çöküntü, bunalım, açlık ve sefalet savaş başlamasında engelleyici bir durumdu. Asker kaçakları olduğu için düzenli ordu kurulmakta güçlük çekti ve firariler hakkından kanunun kabulüyle İstiklal Mahkemeleri kuruldu.

Batı cephesi sonuçları

TBMM hükümeti varlığını tüm Avrupa devletlerine resmen kabul ettirdi ve saygınlığı arttı
Avrupa ülkelerinde İngiliz ve Yunan politikasına karşı güvensizlik ve muhalefet başladı.
Ordunun kendine güveni geldi
Fransızlar Zonguldak tan, İtalyanlar Güney Anadolu dan çekildiler
2. İnönü muharebesinin kazanılmasından sonra Sovyet Rusya ve Afganistan gibi dost devletlerde büyük bir memnuniyet duymuş ve Ankara Hükümetine bildirilmiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sığırtmaç Mustafa

Yalova'da tanıyıp himayesine aldığı sığırtmaç Mustafa ile öğretmeni İle birlikte Dolmabahçe Sarayının önünde. (19 Eylül 1930) SIĞIRTMAÇ MUSTAFA'NIN HİKAYESİ Atatürk'ün 1929 yılında tanışarak himayesine alıp okuttuğu Sığırtmaç Mustafa (Demir) 1941 yılında subay oldu. 1960 yılının kasım ayında sağlık gerekçesiyle emekli olup Yalova'ya yerleşti ve emeklilik yaşamını sürdürürken 15 Ocak 1987'de yaşamını yitirdi. - Yalova  Atatürk tarafından 1929 yılında himaye altına alınıp okutulan Yalova'lı Sığırtmaç Mustafa, Mustafa Kemal Atatürk'le karşılaşmasını bir gazeteciye şöyle anlatmıştır: Sığırtmaç Mustafa Atatürk tarafından 1929 yılında himaye altına alınıp okutulan Yalova'lı Sığırtmaç Mustafa Mustafa Kemal Atatürk'le karşılaşmasını bir gazeteciye şöyle anlatmıştır: "O zaman daha sekiz yaşında idim. 1929 yılının yaz ayları içinde (16 Eylül) bir gündü... Sığırları otlata otlata çiftliğe geliyordum. Derken, uzakta yirmi kadar atlı...

Atatürk ve Annesi

Bu ana, oğluna daha beşik çocuğu iken, vatan ve millet sevgisini telkin eden ninnilerden başlamış, Onu her çağında aynı akidelerle büyütmüş, köyde, şehirde tahsile sevk etmiş, ilim ve irfan aşılamıştı. Yetişen, mevkiini bulan halaskar oğlunu, o, Mustafa Kemal yapmıştı. Anasını ziyaretlerinin her birinde Atatürk onun mübarek elini büyük bir saygıyla öperdi. Sonra anasının karşısında o büyük adam küçülür Mustafa olurdu. Çankaya'da bu ana-oğul görüşmelerinin birinde şahit olduğum bir vaziyeti, kıymeti hudutsuz olan Bayan Zübeyde'nin faal zekasının bir numunesi olarak arz edeceğim. Atatürk, anasının elini öptü. Bayan Zübeyde oğluna elini uzatırken coşkun sevgisinin gözlerinde toplanan bütün ifadesiyle Atatürk'ü bağrına basmak istiyordu. Onu kucakladıktan sonra aziz Türk Milleti'ne eşsiz bir halaskar kahraman veren ana olmak itibariyle gururlanmalıydı. Fakat öyle olmadı, bahtiyarlığını gülen ve şirin yüzünden okurken o büyük Türk anası kolları arasında uzaklaşan ciğe...

Zübeyde Hanım

Zübeyde Hanım (1857, Selanik- Langaza - 14 Ocak 1923, İzmir), Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk'ün annesidir. Aslen Konya-Karamanlı'dir. O sadece vatan için yıllarını cephelerde geçiren Mustafa Kemal’in değil, Türk milletinin de annesiydi. 15 Ocak 2003 günü yitirdiğimiz Zübeyde Hanım’ın ailesi Anadolu’dan Rumeli’ye göç eden Türkmenler’dendi. Babası Sofuzade Sadullah Ağa, annesi ise Ayşe Hanım’dı. Selanik yakınlarındaki Langaza’da toprak işleri ile uğraşan bir ailenin kızı olarak 1857 yılında dünyaya gelmiş ve gençliği çiftlikte geçmişti. Annesi Molla Hanım, kendisi ise Zübeyde Molla olarak anılırdı. Ali Rıza Efendi ile evlendikten sonra ilk yıllarını Olimpos Dağı eteklerindeki Papazköprüsü denilen mevkide geçiren Zübeyde Hanım ve ailesi Selanik’teki pembe boyalı eve taşınacaklardı.Ad:  anne1.jpg Ali Rıza Efendi’nin Zineti Bostan denilen bir arsanın üzerine yaptırdığı bu evde Atatürk’ü dünyaya getirmişti. O günleri şöyle anlatıyordu: “Bahçe ...